SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 261 >>

بَاب فِي الْحَائِضِ تُنَاوِلُ مِنْ الْمَسْجِدِ

103. Aybaşı Halindeki Kadının Mescidden Bir Şey Alıp Vermesi

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدُ بْنُ مُسَرْهَدٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ الْأَعْمَشِ عَنْ ثَابِتِ بْنِ عُبَيْدٍ عَنْ الْقَاسِمِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ قَالَ لِي رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَاوِلِينِي الْخُمْرَةَ مِنْ الْمَسْجِدِ فَقُلْتُ إِنِّي حَائِضٌ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ حَيْضَتَكِ لَيْسَتْ فِي يَدِكِ

 

Aişe (radiyallahu anha)'dan demiştir ki: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bana, "Mescitten seccadeyi alıver." dedi.

 

"Ben hayzlıyım" dedim. Bunun üzerine: "Senin hayzın elinde değildir" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Müslim, hayz; Tırmizî, tahare; Nesai, tahare, hayz; Darimî, vudu’; Ahmed b. Hanbel, II, 70.

 

AÇIKLAMA:     Hadisteki (min) harf-i cerrinin müteallakı hakkında ihtilaf edilmiştir. Kadı Iyaz, harf-i cerrin müteallakının (dedi) fiili olduğunu söyler. Buna göre mana, "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mescitten bana seslendi"olur.Bu durumda Resulullah mescidin içerisinde, seccade dışarıdadır. Resulullah hayızlı olan Hz. Aişe'ye uzatıvermesini emretmiştir. Hz. Aişe hayızlı iken elini mescide sokmayı istemediği için durumunu Efendimize bildirmiş. O da, "hayız senin elinde değildir" karşılığını vermiştir.

 

Hattabi ve ulemanın ekserisine göre harf-i cerrin muteallaki  "bana alıver" fiilidir. Bu mütalaa babın adına daha muvafıktır. Ebu Davud sarihleri de bunu benimsemişlerdir. Hadis tercemesi bu takdire göre yapılmıştır. Buna göre, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mescidin dışında, seccade içeridedir. Hz. Aişe elini uzattığı takdirde mescidin içerisindeki seccadeyi alabilecek bir yerde oturmuştur. Ancak hayızlı iken elini mescide uzatmayı uygun bulmadığı için mazeret beyan etmiş, Resulullah Efendimiz de "hayız senin elinde değil" karşılığını vermiştir.

 

İbn Hacer de, Hattabi'nin dediği gibi harf-i cerrin müteallakının fiili olmasının daha muvafık olacağını, (....) tealluk ettirmenin uzak bir ihtimal olduğunu söylemektedir.

 

Kadı İyaz'ı bu görüşe sevkeden şey, Nesai'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettiği, "Resuhıllah (sallallahu aleyhi ve sellem) mescitte iken, "Ey Aişe bana elbiseyi ver" buyurdu Hadisi olabilir. Fakat bu bab'ın hadisi ile Nesai'deki hadis arasında fark vardır. Çünkü Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) birisinde seccade, diğerinde elbise istemiştir. Her iki hadisin ayrı ayrı olaylardan bahsetmiş olması mümkündür.

 

Hadisteki (.......) kelimesini muhaddislerin ekserisi "Ha" nın fethası ile (.....) şeklinde okumuşlardır. Buna göre kelime hayız kanının akıntılarından bir akıntı manasına gelir. Kadı İyaz bunu tercih etmiştir. Nevevi'nin beyanına göre rivayetlerin ekserisi bu şekilde vaki olmuştur.

 

Hattabi muhaddislere itiraz ederek  kelimenin  "ha"nın kesresi ile (........) (hizateki) şeklinde okunması gerektiğini söyler. Buna göre kelime, hayızlı kadının, kendisine helal olmayan şeylerden uzaklaşmasını gerektiren hal ve hey'eti manasına gelir.

 

Bezlü'I-Mechud sahibi, Hattabi'nin görüşünü benimsemiştir. Çünkü Hz. Aişe elinde, elini mescide sokmasına mani bir hayız pisliği olmadığını biliyordu. Onu elini mescide sokmaktan men'eden şey, hayızdan dolayı kendisine arız olan manevi pisliktir.